28 Mart 2010 Pazar

Anlık bir rahatlık

Çığlık çığlığa yaşanır bazen aşklar.. Heryerinde yara bere can çekişir.. Oysa öylesine istersinki dimdik ayakta durmasını.. Olmaz.. Ne kadarda istesende olmaz.. Çığlıklar içinde çoğalır acılarına ortak olur.. Nerde hata yapıyorumlarla, nerde hata yapıyorları harmanlarsın.. Belkide iki kişilik yaşamaya alışmaya çalışmanın sancılarıdır bunlar.. Kimbilir..


Aklınla kalbin oyunlar oynar sana.. İkisini bir araya getirip dost olmanın tadını anlatmaya çalıştıkca arada kalırsın.. Birinin ak dediğine diğeri kara dediğinde, en güzelinin ikisinin karışımı olan gri olduğunu anlatamazsın ikisinede.. Bir ona bakarsın, bir dierine.. İkisinide anlamaya çalışıp kendinde harmanlamaya çalışırsın.. Huzur içinde yol almak için bu çetin yolculukta.. En zor yolculuktur aşka yapılan yolculuk.. İki kişiliktir çünkü.. İki ayrı birey, iki ayrı yaşam, iki ayrı düşünce, duygu; aynı yolda yol almaya çalışır.. Bazan becerirler birlikte yol almayı, bazanda kandırırlar seni "bak ne güzel yol alıyoruz" diye.. Kimi zamanda biri, beraber alınan bu yoldan sıkılıp yandaki paralel yola kaçar, dierini bir başına bırakarak.. Öylece baka kalırsın "Neden çektim bunca yolu eziyetle" sorusu aklında kalarak..



Biriktirdim cebime koydum tüm yaşanmışlıklarımı.. Sen geldiğinde çıkarıp "Bak bu benim" demek için.. Sonrada gözlerinin ta içine bakıp "Ne düşünüyor acaba" diye düşünmek için.. Biliyorumki cebimdekilerde sevmiyeceği şeylerde olacak... Ama yapabileceğim birşey yok.. Onlar benim çünkü.. Ayıklamak için çok geç.. Acaba herkezin böyle ayıklanması gereken yaşanmışlıkları varmı? Yoksa sadece banamı mahsus? "Herşeye Rağmen.." kabullencek birileri varmı bizleri? O yaşanmışlıklarda bizim yapamadığımız ayıklamayı yapabilcek biri olcakmı?


Aşk çok zor.. Helede bu soğuk ekran karşısında sadece bir kaç kelimeye sığdırıp, öyle yaşamaya çalışıyorsan.. Gözlerinin içine bakıp, ellerini avucuna alıp, seni seviyorum sıcaklığını yaşayamıyorsun.. Kuru kelimelerle kendini ifade etmeye çalıştıkça, kelimelerin yetersiz olduğunu, zaman içinde bu kelimelerin alışkanlık yapıp, bir özellikleri kalmadığını anladıkça çaresizliğine kızıyorsun.. Anlamak zor.. Hem aşkı, hem sevdiğini, hem kendini böyle durumlarda.. Şu anda olduğu gibi kelimelere sarılıp içini döktüğünde, bir anlık yaşadığın rahatlamanın, bir süre sonra geçeceğini bilmek.. İkili yaşam zor.. Sevmek zor.. Mutlu etmek zor.. Zor oğlu zor.. Alıp başını gitmek lazım en uzak yıldıza.. Belkide orda daha rahat oluruz kimbilir.. Aslında herşeye rağmen sevmek güzel.. Bu duyguyu hissetmek acı versede zaman zaman güzel.. "Seni Seviyorum" diyebileceğin biri olması güzel.. Sadece kıymetini bilip gereksiz detayları atmak ve ona sıkı sıkı sarılmak gerek..


Serhat HILGIN
28.03.10 - 17:47 :)

15 Mart 2010 Pazartesi

Unutmalısın

Unutulmak istiyorum
Sevgi dolu kalbinden ansızın yok olmalıyım
Senin için ben, sadece bir muammayım
Nâif bir çizgi var aramızda
Bir adım daha atmamalısın bana
Bu son adımın olsa da.
Ben ise;

28 Ekim 2009 Çarşamba

Ben Senden Sonra Düş Oldum.

Ne demeli?
Nasıl anlatmalı?
Ne yazmalı bu dar ve parlak yüzeye?
Sıradan bir yalnızlık benimkisi
Kiminkinden farkı var?
Kelimelerden cümle kurma yeteneğim,
benim yalnızlığımı sadece belgelenmiş bir 'anı' yapar
Herkesinki gibi bir yalnızlık bu
Yangın yerinde hareket edememek gibi
Hiçbir teselliye boyun eğmeyen

Nazım Hikmet der ki

Karşımdasın işte...
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
Tıkandığım o an,
Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
bitti artık hepsi...

Ceyhun Yılmaz'dan Efkar

Bazen dostlarim soruyorlar...
ne zamandır yanlızsın.
sahi be siz ne zaman ayrilmiştiniz diye
ocak diyorum buz gibi bir kıştı..
bir pencerenin önünde duydum ayrilik haberini.
"o artik yok." gibi bir cümle döküldü dudaklarimdan...
efkar..

Dostlarim soruyor bazen siz ne zaman ayrilmiştiniz diye
ağustos diyorum kan ter içerisinde kalmiştim.
ellerimden poşet gibi torba gibi önemsiz birşey kayip gidiverdi..

dostlarim bazen soruyorlar ne zaman ayrildiniz siz sahi.
bahar diyorum bazi çiçekler açıp açmamakta kararsizdi.
geçikmiş yağmurlar vardi..
birden bire gitti...


dostlarim soruyor bazen ne zaman ayrilmıştınız diye;
son bahar diyorum.. galiba eylül
baba olmayi bekleyen gözleri ışık ışık
avazi cıktıgı kadar bağirmayi hazırlanan neşe içerisinde bir adamdım...
anneyi ve bebeği kaybettik. dedi
sana çok benzeyen bir hemşire

dostlarim soruyorlar ne zamandır yanlızsın
ne zaman ayrildin sen diye..
biLmiyorum...
herzaman soruldugunda yalan söylüyorum..
galiba ben her sabah uyandigimda senden yine ayriliyorum...

Ceyhun Yılmaz

Yaşar - MazımDeğil

Eskidim kendim kadar
Kapandı tüm kapılar
Geçip giden zamanlar
Artık gözümde değil

Savruldum yıllar yılı
Ağlattım bulutları
Şu hayatın kahrını
Çeksem de lüzum değil

Resimler mi karışmış
Bu benim mazim değil
Aynalar mı buruşmuş
Bu benim yüzüm değil

13 Ağustos 2009 Perşembe

Orhan veli - Bedava

Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.
Orhan Veli

kahverengi sepia solgun sonbahar tadında

Kırgın bir gül
Ansızın sofalarda sesin
Arkasından ağlanılan
Bir resim gibisin
Kanar ya bazen derininde bir yer insanın
Can kırığıdır batar ya hatıraların
Solaksındır sakarsındır
Aslında arkasındasındır bütün yaşadıklarının
Bir resim gibisin
Kahverengi
Sepia
Solgun sonbahar tadında
Soğuk havalarda çay içilen küçük tabureler üstünde
Köşebaşı kasaba kahvanelerinde
İçinden şehzadeler mor cüppeli dervişler geçen hikayelerin
Akşam lakırdılarında bir efsane olur arkanda bıraktıkların
İbrahim Sadri

... hep kahır

Dur. Bırak. Kaynasın kahvenin suyu
Bana İstanbul’u anlat nasıldı
Bana boğazı anlat nasıldı
Haziran titreyişleri kaçak yağmurlar ardı
Yıkanmış kurunur muydu yine o yedi tepe
Ana şefkati gibi sıcak güneşte.
İnsanlar gülüyordu de
Trende vapurda otobüste
Yalanda olsa hoşuma gidiyor söyle
Hep kahır hep kahır hep kahır hep kahır
Bıktım be.

Dur. Bırak kalsın açma televizyonu
Bana İstanbul’u anlat nasıldı
Şehirlerin şehrini anlat nasıldı
Beyoğlu sırtlarından yasak gözlerimle bakıp
Köprüler Sarayburnu Minareler ve Halice
Deyiverdim mi bir merhaba gizlice
İnsanlar gülüyordu de
Trende vapurda otobüste
Yalanda olsa hoşuma gidiyor söyle
Hep kahır hep kahır hep kahır hep kahır
Bıktım be.

Dur. Bırak. Kımıldama kal biraz öylece ne olur
Kokun İstanbul gibidir
Gözlerin İstanbul gecesi
Şimdi gel sarıl sarıl bana kınalım
Gök kubbenin altında orda da beraber
Çok şükür diyerek yeniden başlamanın hayali
Hasretimin çölünde sanki bir pınar gibi
İnsanlar gülüyordu de
Trende vapurda otobüste
Yalanda olsa hoşuma gidiyor söyle
Hep kahır hep kahır hep kahır hep kahır
Bıktım be.

Cem Karaca

YAGMUR DUASI

YAGMUR DUASI

Ben geldim geleli açmadi gökler
Ya ben bulutlari anlamiyorum
Ya bulutlar benden birsey bekler
Hayat bir ölümdür ask bir uçurum
Ben geldim geleli açmadi gökler

Bir yagmur bilirim bir de kaldirim
Biri damla damla alnima düser
Digerinde durup göge bakarim
Ne sehir ne deniz kokan gemiler
Bir yagmur bilirim bir de kaldirim

Nedense aldanmis bir gece annem
Bir kadin gömlegi giydirmis bana
Iste vuramadi gökler bana gem
Dinmedi içimde kopan firtina
Nedense aldanmis ilk gece annem

Biri çikmis gibi bos bir mezardan
Ortalikta ölüm sessizligi var
Bana ne geldiyse geldi yukardan
Bana ne yaptiysa yapti bulutlar
Biri çikmis gibi bos bir mezardan

Iyi ki bilmiyor kalabaliklar
Yagmura bakmayi cam arkasindan
Insandan insana sükür ki fark var
Birine cennetse birine zindan
Iyi ki bilmiyor kalabaliklar

Yagmur duasina çiksaydik dostlar
Bulutlar yarilir gökler açardi
Simdi ne ihtimal ne de imkan var
Göge hükmetmekten kolay ne vardi
Yagmur duasina çiksaydik dostlar

Ben geldim geleli açmadi gökler
Ya ben bulutlari anlamiyorum
Ya bulutlar benden birsey bekler
Hayat bir ölümdür ask bir uçurum
Ben geldim geleli açmadi gökler

Sezai Karakoç